YUKARI ÇIK

Çanakkale Travel
Çanakkale Travel

Deniz Altının Gizemli Dünyası

22 Temmuz 2014 tarihinde eklendi

Yeryüzünün güzellikleri hepimizin beğenisini kazanır. O güzellikleri fotoğraflamak bizlere ayrı bir keyif verir. Ya denizlerimiz… Denizlerimizde metrelerce dipte yer alan o güzellikleri acaba kaçımız görmüşüzdür. Deniz dibince yaşamlarını sürdüren yüzlerce, binlerce canlıyı televizyonlardaki belgesel programlarından veya gazete ve internet sitelerindeki fotoğraflardan görebiliyoruz. Denizin metrelerce altı adeta gizemli bir dünya gibi.. Çanakkale’de de dalgıçlık yapan Can Küzeci, deniz altındaki gizemli dünyada yaşamlarını sürdüren deniz canlılarını fotoğraf makinesi ile görüntüleyip bizlerin görmesini sağlıyor. 6 yıldan buyana deniz altındaki canlıların fotoğraflarını çeken Can Küzeci, “Deniz dibine her dalışta hiç görmediğim bir canlıyı görüp onu fotoğraflamak veya herhangi bir canlının sıra dışı bir davranışını görmek beni çok etkiliyor. Onu fotoğraflamak bana gerçekten çok büyük keyif veriyor” diyor. Bugünkü röportajımızda deniz altının gizemli dünyasını Can Küzeci’nin anlatımı ile sizlere aktarmak istedik…..

ÖZEL RÖPORTAJ: AYHAN ÖNCÜ / ÇANAKKALE
E-Mail: info@canakkaletravel.com


* Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

- İsmim Can Küzeci. 1981 Yılında Eskişehir’de doğdum. Babam asker emeklisi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde çalışıyorum. Peyzaj Yüksek mimarıyım.
* Kaç yıldan buyana dalgıçlık ve sualtı fotoğrafçılığı yapıyorsunuz?
- Denize karşı çok büyük ilgim vardı.Yıllarca maske ve şnorkelle denize girip dalıyordum. 2006 yılında Onsekiz Mart Üniversitesi’nde Yüksek Lisansta öğrenim görmem kesinleşince Çanakkale’ye yerleştik. Bunun ardından da kendime farklı aktiviteler aramaya başladım. Bu kapsamda arkadaşlarım beni Çanakkale’de dalış hocası Ercan Zeybek ile tanıştırdı. Ardından da dalgıçlık maceram başladı. Sualtı fotoğrafçılığı maceram ise 2008 yılında başladı. Dalış yapan arkadaşlarımız ile birlikte 2008 yılında Kızıldeniz yolculuğumuz oldu. Bu gezi öncesi annem bana Kızıldeniz’de deniz dibinde gördüklerimi kendilerinin de görmek istediğini söyledi. Bende bunun üzerine basit bir sualtı kamerası alıp Kızıldeniz’de dalış yaptığım yerleri fotoğrafladım. Deniz altındaki fotoğrafçılık maceram da böylece başlamış oldu. 2008 yılından buyana da dalış yaptığım her yerde deniz dibindeki hayatı görüntülemeye çalışıyorum.
* Bizler genelde su üstündeki güzellikleri görebiliyoruz. Denizin metrelerce altındaki güzellikleri ise sizler çok daha iyi görüp fotoğraflayabiliyorsunuz. Bize bundan bahseder misiniz?
- Denizin dibi bence çözülemeyen ayrı bir dünya. Renkleri ile dokusu ile mükemmel bir yer orası. Yeryüzünde gördüğünüz bütün coğrafi özellikler denizin altında da mevcut. Denizin altındaki canlılar karadaki canlılardan çok çok daha fazla. Sanırım deniz altındaki canlıların sayısının yeryüzündekinden çok daha fazla olmasının sebebi insanoğlunun deniz altına fazla inememesinden kaynaklanıyor gibi geliyor bana.. Böylece deniz dibinde canlılar çok daha rahat yaşamlarını sürdürebiliyorlar.
“DENİZ ALTINDA FOTOĞRAF ÇEKERKEN SABIR ÇOK ÖNEMLİ”
* Sizce deniz altında fotoğraf çekmek mi, yoksa karada fotoğraf çekmek mi keyifli?
- Benim için deniz altında fotoğraf çekmek çok daha keyifli. Çünkü deniz altında ulaşılamayan canlılara ulaşıyorsunuz ve onları görüntülemeyi çalışıyorsunuz. Bu da size ayrı bir keyif veriyor. Yeryüzünde görülmeyen bu canlıların fotoğraflarını ve görüntüleri çekip yeryüzünde bunları göremeyenlere gösterebiliyorsunuz. Buda bana ayrı bir mutluluk veriyor. Denizin altında insan kendini yeni bir şeyler keşfediyor gibi hissediyor. Her dalışta da aynı heyecanı hissediyorum.
* Deniz altında fotoğraf çekmenin zorlukları ve kolaylıkları neler?
- Deniz altında canlıların fotoğraflarını çekmek karada fotoğraf çekmekten çok daha zor oluyor. Çünkü deniz altındaki canlılar çok daha hareketliler. Deniz altında ışık ve renklerde iyi olmuyor. Ayrıca suyun içinde belirli bir dengede durmanız gerekiyor. Bu dengeyi sağlayamadığınız zaman istediğiniz fotoğrafı çekmeniz çok zor oluyor. Birde deniz altında fotoğraf çekecek kişinin ilk önce suyun altında yaşamayı öğrenmesi ve deniz canlılarını çok iyi tanıması gerekiyor. Deniz altında fotoğraf çekerken sabır da çok önemli. Dalgıcın deniz canlılarının fotoğraflarını çekerken onları rahatsız etmeden ve sabırla yanlarına olabildiğince yaklaşması da şart. Aksi halde istenilen güzellikte fotoğrafın çekilmesi çok zor olabiliyor.
* Deniz altındaki canlılarının yaşamlarını bizim ile paylaşır mısınız?
- Deniz altındaki yaşam dalış yaptığınız yere göre değişebiliyor. Çanakkale’de deniz altındaki yaşamdan bahsedecek olursam bu bölgeye has çok sayıda endemik canlının olduğunu söyleyebilirim. Denizin altı adeta yüzlerce, binlerce çeşit deniz canlısının yaşadığı bir yer. Sürekli aynı bölgelerde yaşamlarını sürdüren deniz canlılarının yanı sıra Çanakkale Boğazı’nın bir geçiş noktası olması özelliği sebebiyle çeşitli balık türleri de burada görülebiliyor. Karadeniz’den Ege Denizi istikametine doğru göç eden balıklar Çanakkale Boğazı’ndan geçtiği için bir belirli dönemlerde balık akını görülebiliyor. Örneğin lüfer akını gibi. Bu sebeple Çanakkale’de denizin altı binlerce deniz canlısına ev sahipliği yapıyor. Bizde yaptığımız dalışlarda bu sebeple bu deniz canlılarını çok yakından görme imkanına kavuşuyoruz.
* Deniz altında dalış sırasında sizi en çok etkileyen ne oluyor?
- Deniz dibine dalışta hiç görmediğim bir canlıyı görüp onu fotoğraflamak veya herhangi bir canlının sıra dışı bir davranışını görmek beni çok etkiliyor. Onu fotoğraflamak bana gerçekten çok büyük keyif veriyor.
“DENİZ DİBİNDE EN İYİ FOTOĞRAF ÇEKİLECEK MESAFE SIFIR İLE 10 METRE ARASINDADIR”
* Şuana kadar en fazla kaç metreye kadar dalış yaparak deniz canlılarının fotoğraflarını çektiniz?
- Eğitim amaçlı 42 metreye kadar dalış yaptım. Sportif amaçlı dalışlarım ise 30 metreler civarında oluyor. Deniz dibindeki canlıların fotoğraflarını da en fazla 30 metre derinlikte çektim diyebilirim. Şunu da söylemek lazım. Deniz dibinde en iyi fotoğraf çekilecek mesafe sıfır ile 10 metre arasındadır. En çok canlının olduğu bölge de bu mesafeler arasındadır. Çünkü bu 10 metreye kadarki mesafede ışığın dibe kadar ulaşması daha iyi oluyor. Mesafe arttıkça ışığın dibe ulaşması güçleşiyor ve karanlık oluyor. Her ne kadar ışık ile daha derinlerde fotoğraf çekilebilse de canlıların sayısı o derinliklerde çok daha az oluyor. Bu sebeple en iyi fotoğraf en fazla 10 metreye kadar olan derinliklerde yapılabiliyor. Bizlerde bunu tercih ediyoruz.
* Kullandığınız fotoğraf makinesi hakkında bilgi verir misiniz?
- Deniz altında canlıların fotoğrafını çekmek için su geçirmeyen Olympus TG-2 marka fotoğraf makinesi kullanıyorum.
* Deniz altındaki fotoğraf çekerken hiç tehlikeli anlar yaşadığınız oldu mu?
- Deniz altında fotoğraf çekerken pek tehlikeli anlar yaşadığım olmadı diyebilirim. Sadece bir kez Müren balığının fotoğrafını çekerken yanına çok yaklaştığımda üzerime doğru hızla geldi. O sırada biraz korkmuştum. Bunun dışında başka tehlikeli anlar yaşamadım.
* Çanakkale ve yöresi dışında değişik ülkelerde de dalışlarınız oldu mu?
- Çanakkale dışında ülkemizde sahil kesimlerinde birçok yerde dalış yaptım. Bunun dışında yurt dışında da daha önce söylediğim gibi Kızıldeniz’de dalışlarım oldu. İnşallah yurt dışında değişik ülkelerde de  dalış yaparım.
* Gündüz dışında gece dalışları da yapıyorsunuz. Gece ve gündüz dalışlarının farkı ne? Neden gündüz dışında gece dalışları da yapıyorsunuz?
- Geceleri balıkların uyku dönemi olduğu için onların fotoğraflarını ve görüntülerini gece çekmek çok daha kolay oluyor. Gece deniz canlılarına daha rahat yaklaşabilirsiniz. Işığı görünce balık sakinleşiyor ve bulunduğu yerden hareket etmiyor. Ayrıca gündüz göremediğiniz bazı canlıları gece görme imkanına da kavuşuyorsunuz. Bu sebeple fotoğrafçılık açısından gece dalışları çok daha avantajlı oluyor.
“BALIKLAR GECELERİ ASKIDA DURUR GİBİ UYURLAR”
* Gece balıklar nasıl uyuyor?
- Balıklar gece deniz dibine ışık gitmediği için denizin karanlık olduğundan dolayı uyurlar. Balıkların çeşidine göre de uykuları değişik şekilde olabilir. Mesela deniz dibinde yaşayan canlılar geceleri kendilerine zeminde yer bularak uyuyorlar. Bunlar yosunların arasında veya taş arasında kendilerine kamufle ederek uyuyorlar. Deniz dibi dışında orta sularda yaşayan deniz canlıları ise aynı askıda durur gibi uyurlar. Hiç hareket etmeden öylece deniz içinde dururlar. Çünkü gece deniz içi karanlık olduğu için hiçbir balık birbirini göremez bu sebeple de tehlike olmadığı için hepsi uyurlar. Mesela gündüz bir kupanın veya sardalya balığının tek fotoğrafını çekmek çok zor zordur. Fakat gece balıklar bulunduğu yerde askıda durur gibi uyudukları için onların tek tek fotoğrafını çekmek çok daha kolay oluyor.
* Deniz dibindeki görüntülemek isteyip de fotoğrafını çekemediğiniz bir canlı oldu mu?
- Suyun altı keşfedilememiş bir dünya. Ne zaman hangi tür canlının karşıma çıkacağı belli olmuyor. Ben genelde bölgesel dalışlar yaptığım için bazı balık türleri ile karşılaşamadım. Mesela köpekbalıklarının fotoğrafını çekmeyi çok istedim. Fakat bir türlü deniz dibinde denk gelemedim. İnşallah o da olacak.
* Dalışlarınızda dipte gelişigüzel parçalanmış ağlar da görüyorsunuzdur sanırım? Bunlara hayalet ağda deniliyor. Bu ağlar da deniz canlılarının sonunu getiriyor. Bu ağlara takılan deniz canlıları ölebiliyor. Bundan da bahseder misiniz?
- Maalesef deniz dibinde çeşitli bölgelerde çapalara veya batıklara takılarak orada bırakılan ağlar deniz canlılarına zarar veriyor. En son geçtiğimiz günlerde Mesudiye Zırhlısına yaptığımız dalışta buraya takılmış ağlara dolanan 2 tane İskorpit balığı gördük. Balıklar canlıydı. Hemen o balıkları ağdan kurtarıp doğal ortamına saldık. Bu tür hayalet ağlar maalesef deniz canlıları için büyük tehlike. Bunların deniz içinden toplanması gerekiyor. Bu konuda geçtiğimiz yıl yapılan bir projede Çanakkale Boğazı’nda deniz içindeki bu hayalet ağların yerleri belirlendi ve büyük kısmı çıkarıldı. Fakat burada amaç farkındalık yaratarak bu konunun önemini balıkçıların dikkatine sunmaktı. Bunu da başardığımız sanıyoruz. En büyük temennimiz bu ağların gelişigüzel deniz içinde bırakılmaması.
“DENİZ DİBİNDEKİ CANLILARIN SAYISI HER GEÇEN GÜN AZALIYOR”
* Gerek deniz kirliliği, gerekse kaçak avlanma sebebiyle deniz altına dalışlarınızda canlıların sayısında ve türünde bir azalma görüyor musunuz?
- Her geçen yıl deniz dibindeki canlıların sayısında bir azalmanın olduğunu açıkça görüyoruz. Mesela bundan 20 yıl önce Saros bölgesinde veya Çanakkale Boğazı’nda gördüğümüz Orfozları, Lahosları, Ahtapotları artık çok nadir görebiliyoruz. Bunlar sadece birkaç örnek. Bunların dışında daha çok sayıda balık türünün sayısı maalesef denizlerimizde azaldı.
* Çektiğiniz bu fotoğraflar ile ilgili hiç sergi açtınız mı? Açmayı düşünüyor musunuz?
- Şuana kadar bir sergi açmadım. Fakat bu konuda deniz altında fotoğraf çeken diğer arkadaşlarımız ile birlikte bir sergi açmak için projemiz var. İnşallah kısa süre içinde bunu hayata geçirmeyi planlıyoruz.
* Yıllardır deniz dibine dalış yapıyorsunuz. Bu süre içinde başınızdan geçen ilginç olaylar olmuştur. Bunlardan birkaçını bizim ile paylaşır mısınız?
- Sualtında fotoğraf çekmek için makinemi 2008 yılında almıştım. O yılda Kızıldeniz’e dalış için gitmiştik. Deniz dibindeki canlıların fotoğraflarını çekmek için de balığa olabildiğince yaklaşmamız gerekiyordu. Çünkü deniz dibinde zoom yapma imkanı yok. Ben bir Müren balığının fotoğrafını çekiyordum. Fakat çok uzaktaydı. Birazda korkuyordum. İyi de çekim olmuyordu. Mecburen yaklaşmam gerekiyordu. Korksam da ona yaklaşmaya başladım. Balığın başı benim başım kadardı. Çok zorda olsa onun fotoğrafını çekmeyi başardım.
Bunun dışında 1999 yılındaki depremi sonrası adeta denize gömülen Değirmendere’de 3-4 ay önce arkadaşlarımızla birlikte bir anı dalışı yaptık. O dalış gerçekten çok duygusal bir dalıştı. Değirmendere’de denize gömülen bölgede dipte adeta bir şehir vardı. 1999 yılında meydana gelen depremin ardından sulara gömülen binalar o günkü gibi denizin dilinde yıkık vaziyette duruyordu. Deniz altında adeta karadaymış gibi büyüyen ağaçlar ve insanların oturduğu banklar o günleri anlatır gibiydi. Deniz içindeki o binaların odalarına bile girebiliyorduk. Bu anı dalışını da unutamam.

7.014 kez okundu