YUKARI ÇIK

Çanakkale Travel
Çanakkale Travel

"Akbabalar Şehit Arkadaşlarımızın Üzerinde Uçuyordu"

17 Ekim 2013 tarihinde eklendi

1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’nda görev alan ve çatışmalar sırasında yaralanarak gazi olan Necdet Erdinç, aradan uzun yıllar geçmesine rağmen o günleri daha dün gibi hatırlıyor. Kıbrıs’a gidiş hikayesini ve orada yaşadığı anıları anlatırken zaman zaman gözleri doluyor. Barış harekatı sırasında şehit olan arkadaşları ile ilgili anlattığı bir anı ise bizleri şaşkına çeviriyor “Birinci harekatta şehit olan arkadaşlarımızı akbabalar yerken görmüştük” diyor Necdet Erdinç. Bu da bizi oldukça etkiliyor. Çatışmalar sırasında vurulduğu anı anlatırken ise kurtulmasının mucize olduğunu söylüyor. Vatanı için canını seve seve feda edebileceğini söyleyen gazi Necdet Erdinç, şimdi Türkiye Muharip Gaziler Derneği Çanakkale Şube Başkanı olarak diğer gazi arkadaşlarına öncülük ediyor. Bu haftaki sayımızda sizlere Kıbrıs Gazisi Necdet Erdinç’i tanıtmak istedik. İşte o röportaj…

ÖZEL RÖPORTAJ: Ayhan ÖNCÜ/ÇANAKKALE
E mail: info@canakkaletravel.com


* Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
- İsmim Necdet Erdinç. 1952 yılında Çan ilçesine bağlı Küçükpaşa köyünde doğdum. İlkokulu Küçükpaşa ve Büyükpaşa köylerinde okudum. Ortaokulu ise her gün köyümden Çan ilçesine 9 kilometre yolu yürüyerek gidip gelerek bitirdim. 1969 yılında ortaokulu bitirdikten sonra Elektronik Astsubay Hazırlık Okulu’na gittim. 1973 yılında da oradan mezun oldum.
* Kıbrıs gazisisiniz? 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı’nın yaşandığı o dönemde nerede askerliğinizi yapıyordunuz?
- 1974 yılında ilk tayin yerim olan Konya Ağır Bakım Tamir Fabrikası Muhabere Kademesi’nde telsiz teknisyeni olarak görevliydim. O yıllarda Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi’nde petrol arama konusunda bir kriz vardı. O yıllarda da bana bulunduğum askeri birlikte seyyar bir ekip hazırlama görevi verilmişti. Bunun içinde seyyar birlikte kullanılacak çadırlar, yatacak bölümler vardı. Bunları ben hazırlatıp tek tek paketletip araçlara koyduruyordum. 15 Temmuz 1974 tarihinde ise öğle haberleri izlerken Kıbrıs’ta darbe yapıldığını gördük.
* Barış Harekatının yapılacağı size nasıl söylendi? Daha doğrusu Kıbrıs’a gittiğinizi biliyor muydunuz?
- Kıbrıs’ta darbe yapıldığının öğrenilmesinin ardından Türk ordusu hızlı bir şekilde alarma geçti. Bize de 18 Temmuz 1974 gecesi acil bir emirle Bolu Komando Tugayı’nın desteğine katılacağımız söylendi. Benim bulunduğum yerden 8-10 kişilik bir ekibe bu emir geldi. Biz o anda Kıbrıs’a gideceğimiz bilmiyorduk. Ege Denizi’nde Yunanistan ile petrol arama konusunda yaşanan bir kriz vardı. Onun ile ilgili bir konu olabileceğini düşündük ve o bölgeye gideceğimizi sandık. Ancak sonradan öğrendik ki bu öyle değilmiş.
“BEN HAYATIMDA O KADAR ASKERİ ARACI BİR ARADA HİÇ GÖRMEMİŞTİM”
* Bende o yılları iyi hatırlıyorum.  Barış Harekatının olduğu günlerde anonslar yapılmıştı. Karartma yapılacağı söylendiği için geceleri ışık yakmıyor ve camlarımızı ışık almayacak şekilde kapatıyorduk.
-18 Temmuz sabahı birliğimizden çıktıktan sonra Konya sokaklarından geçerken halkın bize gösterdiği sevgi gösterisini halen unutmam mümkün değil. Hava sıcak olduğu için araçların camlarını açıyorduk. Caddelerde bulunan vatandaşların büyük kısmı bize yiyecekler veriyorlardı. Çok şaşırmıştık. Yolumuza devam ederken Karaman civarında gördüğüm başka bir manzara ise hepimizi şok etti. Ben hayatımda o kadar askeri aracı bir arada hiç görmemiştim. Türkiye’nin dört bir yanından gelen yüzlerce askeri araç aynı yerde  buluşmuştu. Biz o anda Kıbrıs’a gideceğimizi öğrendik. Ancak daha önce 1963’lü yıllarda da yine aynı şekilde Kıbrıs’a çıkarma yapmak amacıyla gidiliş ve bu karardan son anda vazgeçilip Mersin’den geri dönülmüştü. Bizde yine aynı şekilde olacağını ve geri döneceğimizi düşündük. 19 Temmuz‘da Karaman’ı geçtikten sonra Toros Dağları’nın bulunduğu bölgede mola verdik. Sabah yeniden yola çıktık. Bize  Mersin Taşucu Ovacık mevkiinde gece 12’de olmamız emri verilmişti. O sebeple hiç durmadan yolumuza devam etmemiz gerekiyordu. Yolda bazı olumsuzluklar yaşamamıza rağmen biz aralıksız yola devam ederek oraya ulaşmak istiyorduk. Bir ara yolda başka birlikten bir araç arıza yapmıştı. Onun yanında durduk ve yardım ettik. O sırada benimle aynı devrede olan bir astsubaya Kıbrıs’a gerçekten gidilip gidilmeyeceğin sordum. O da bana “Arkadaşım sabah 05.00’de Allah’ın izni ile adadayız” dedi. İşte o zaman adaya çıkacağımız ilk kez öğrenmiş oldum. Yolculuk sonunda da istenilen ve bize emredilen saatte Mersin Taşucu Ovacık mevkiinde olduk.
* Bize başından sonuna kadar o anları anlatabilir misiniz? Türkiye’den Kıbrıs’a ayak bastığınız o anları…
- Türkiye’nin değişik noktalarından gelen ekiplerle belirlenen noktada gece 12’de buluşmuştuk. Sabah aydınladığında bir baktık her yer helikopter dolu. Ben bu kadar helikopteri de ilk kez orada gördüm. Sanırım 87 tane helikopter vardı. Bizi onlar ile Kıbrıs’a götüreceklerini söylediler. İlk olarak bizim önümüzden Bolu Komando Tugayı’ndan askerler Kıbrıs’a gitti. Onlar savaş için giden gruptu. Barış Harekatı’nın ikinci günü de ben adaya giden grubun içinde yer aldım. Biz ise haberleşme amacıyla görev yaptığımız için ikinci gün adaya gittik. Kıbrıs’a helikopterle indiğimiz yer Girne ile Lefkoşe arasında yer alan Boğazkesim denilen bir yerdi. Helikopterle indiğimiz zaman halen çatışmalar sürüyordu.
“ADAYA ADIM ATMAMIZLA BİRLİKTE ÇATIŞMAYA GİRDİK”
* Kıbrıs’a ayak bastıktan sonra nasıl bir manzara ile karşılaştınız?
- 22 Temmuz 1974’de Adaya gittiğimizde öğle civarıydı. Ortalık toz duman içindeydi. Herkes kendine bir siyer arıyordu. Bende kendime bir siper yeri bulup ardına saklandım. Helikopterler bizi bırakıp gittikten sonra Rumlar Beşparmak Dağları’ndan bize ateş etmeye başladılar. Bizim orada ağır silahlarımız yoktu. Elimizdeki diğer silahlarla onlara karşılık vermeye başladık. Uçaklarımız da zaman zaman onların üzeninde uçup gerekli atışları yaparak bize destek verdi.
*  Kıbrıs Barış Harekatı sırasında sizi en çok ne etkiledi? Yani sizin en fazla dikkatinizi çeken olay neydi?
- Kıbrıs’a ayak bastıktan sonra hangi köyün Türk, hangi köyün Rum köyü olduğunu anlamak bizim için zordu. Fakat ben onu değişik bir yöntemle çözdüm ve bunda da haklı olduğum ortaya çıktı. Köylerin yollarına baktım. “Eğer köy yolları asfaltsa o köy Rum köyüdür. Asfaltlanmamışsa ve toz toprak içindeyse, damları da topraksa işte orası da Türk köyüdür” dedim. Gerçektende öyleydi. Rumlar yıllarca Türk köylerine gerekli alakayı göstermemişlerdi.
* Adada ne kadar süre ile kaldınız?
- 22 Temmuz 1974 tarihinde adaya indim. Bize Beşparmak Dağları’nda Türkiye ile Kıbrıs’taki birliklerin haberleşmesini sağlama görevi verildi. Bende haberleşmenin sağlanması konusunda oluşturulan timin takım komutanı oldum. 15 gün kadar ikinci harekata kadar orada görev yaptım.
“BİRİNCİ HAREKATTA ŞEHİT OLAN ARKADAŞLARIMIZI AKBABALAR YERKEN GÖRMÜŞTÜK”
* Adada çatışma sırasında yaralanmışsınız. O nasıl oldu anlatabilir misiniz?
- Bizim bulunduğumuz bölgede karşı tarafta Rum mevzileri vardı. Bana da aşağıdaki birliklerden gelen telefon hatlarındaki konuşmalar benim cihazlara geliyordu. Benim bulunduğum yerden de bu konuşmalar Türkiye’ye aktarılıyordu. Fakat bu işlemi yapan aletlerden birisi arıza yapmıştı. Aşağıdaki birlikten o arızaya bakacak birimi çağırsam birkaç saatlik zaman alacaktı. Benim bulunduğum yerdeki askerlere baktım. İçlerinde bir tek bekar olan bendim. Bunların çoluğu çocuğu var. Vurulabilirler diye onların gitmesine gönlüm razı olmadı. Bu arızayı gidermek için ben gönüllü oldum. Yerden döşeli hattın arıza yaptığı yeri bulabilmek için sürüne sürene o yere kadar gittim. Arızayı giderdikten sonra sürüne sürüne geriye dönmeye başladım. O sırada benim arkasına saklandığım kayanın önüne sanırım bir havan topu mermisi düştü. O merminin etkisi ile yaralandım. Ayağa kalmak istedim. Fakat yaralı olduğum için zorlandım. Gözlerimin de görmediğinin farkına vardım. Bir müddet öyle ayakta kaldım. Karşıdan da Rumlar beni mevzilerden görüyorlardı. Sanırım öldüğümü zannettiler. Bir müddet sonra gözlerim açıldı. Bir baktım göğsümün ön kısmı parçalanmış ve yanmış. Gökyüzüne baktım. Akbabalar üzerimde uçuşuyordu. Birinci harekatta da şehit olan arkadaşlarımızı akbabalar yerken görmüştük. Bu akbabaları üzerimde görünce aynı olayın benimde başıma geleceğini düşündüm. O can havli ile yukarıya doğru yani benim timin bulunduğu yere kadar sürünerek çıkmaya çalıştım. O sırada sol eliminde parçalandığını fark ettim. Bir süre süründükten sonra takatsiz kaldığımdan orada bayılmışım. Bir süre sonra ayılmamın ardından 22 yaşında bir genç olarak vücudumda çok yara olabileceğimi ve böyle yaşamanın zor olacağını düşünerek tabancamı çıkarıp kendimi vurmayı düşündüm. Fakat tabancamı çıkaramadım. Bunun ardından biraz daha sürünerek bağlı bulunduğumu yere yakın yerdeki Radyolink hattı vardı. Oraya kadar ulaştım ve beni bizim arkadaşlardan birisi gördü ve beni gördüğü gibi bayıldı. İkimizde orda baygın kaldık. Bir süre sonra ikimizi orada bizim arkadaşlar bulup kurtardılar. Yaralı olduğum için beni önce Girne’ye hastaneye götürüp tedavimi yaptırdılar. Ardından Adana’ya götürdüler. 20 gün kadar da orada tedavi oldum. Tedavim yaklaşık 1 ay sürdü. Hava değişimi verildi.  2 ay sonra yeniden Kıbrıs’ta görev yaptığım yere gittim. Birlikte görev yaptığım askerlerin büyük kısmı duruyordu. Beni gördüklerinde çok sevindiler.
* Size yaralanmanızın ardından “Kıbrıs’a tekrar gitmeyebilirsiniz?” denildi mi?
- Biz Kıbrıs Barış Barikatı’na gönüllü olarak gittik. “Kim gitmek istiyor?” dediler. Biz gönüllü olduk. Adadaki haberleşme sistemini ben kurduğum için oradaki işi en iyi ben biliyordum. Bu haberleşme konusunda da gerekli olan askeri bilgisi olan kişi eksikliği vardı. Bende o sebeple tekrar Kıbrıs’a gittim. 1 yıl da o şekilde adada göreve yaptım.
* Kıbrıs Barış Harekatının üzerinden yıllar geçti. Bu olayın ardından Kıbrıs’a tekrar gittiniz mi? Eğer gittiyseniz o bölgeleri gezerken neler hissettiniz? Bizimle bunu paylaşabilir misiniz?
- Kıbrıs’a Barış Harekatı’ndan 15 sene sonra eşimle birlikte gittik. Aslında ondan daha önceki yıllarda oraya gitmek istiyordum fakat maddi imkansızlıklar sebebiyle gidememiştim. Sağolsun eşim bana bir sürpriz yaparak 15 yıl sonra pasaport çıkararak adaya gitmemi vesile oldu. Benim görev yaptığım yer Girne veya Lefkoşa gibi kent merkezinde değildi. Dağın tepesindeydi. Kıbrıs’a gittiğimde görev yaptığım o yeri mutlaka görmem gerekiyordu. Bu konuda da bir araç kiralayıp yarı yola kadar beni götürdü. Yukarıya araç gitmediği için de yürüyerek o yere kadar çıktım. Biz orada görev yaparken 3 askerimiz orada şehit olmuştu. Bizde o yıllarda orayla çimento ile taşlardan tuğlalardan bir anıt yapmıştık. Teneke parçasının üzerine de yağlı boya ile 22 Temmuz 1974 tarihinde burada şehit olan 3 kişinin isimlerini yazmıştık. Yazıyı da hatta Çanakkale’de Tarım İl Müdürlüğü’nde çalışan Orhan Altın adındaki arkadaşımız yazmıştı. 15 yıl sonra yani bizden sonra o anıtı yıkmışlar ve yerine güzel bir anıt yapmışlar. O anını görünce çok duygulanmıştım. Birde ben orada bu anıtı yapıp bir de bayrak direği dikerken o direkte 70-80 tane kurşun deliği vardı. Gazi bir direkti o. O direk de aynı yerinde duruyordu. Yıllar sonra oraya gitmek beni çok duygulandırmıştı.

10.002 kez okundu