YUKARI ÇIK

Çanakkale Travel
Çanakkale Travel

“Çanakkale’nin Kıymetini Bilin”

21 Nisan 2014 tarihinde eklendi

1950’li yıllarda Çanakkale’de Museviler çok sayıda işyerine sahipti. Sarraf, manifaturacı, terzi, kolonyacı, camcı, aktar, kuru temizleyici, şekerci, derici, ayakkabıcı, tuhafiyeci, bakkal, toptan bakkaliye, fırıncı, zahireci, peynir imalatçısı, pamukçu ve doktorluk mesleklerini yapanların büyük çoğunluğu Musevilerdi. O yıllarda Çanakkale’nin tanınmış ailelerinden birisi de Estroti ailesiydi. Çanakkale’de onları Hacıoğlu ailesi olarak tanırlardı. Zahirecilik ve peynircilik işleri ile uğraşırlardı. O ailenin bireylerinden birisi de Yusuf Estroti’ydi. Ailesi ile birlikte 1967 yılında çok sevdikleri Çanakkale’den İstanbul’a göç etmek zorunda kaldıklarını belirten Yusuf Estroti halen çocukluk günlerinin geçtiği Çanakkale’yi unutamıyor.Çanakkale’nin hala Türkiye’nin en güzel kentlerinden birisi olduğunu belirten Yusuf Estroti, “Son yıllarda birçok arkadaşım, tanıdığım Çanakkale’ye taşındılar. Çanakkaleli değiller hem de. Orada mutlu ve huzurlular. Kıyaslarsak daha az parayla Çanakkale’de mutlu olabilmek çok daha kolay. Paranın tuzağına düşmesi gecikmiş bir yer Çanakkale. Çanakkale’yi bu hali ile koruyabildiğiniz kadar koruyun. Çanakkale’nin kıymetini bilin” diyor. Bu hafta sizlere Çanakkale’de doğup büyüyen ve 1967 yılında ailesi ile birlikte İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Yusuf Estroti ile yaptığımız söyleşiyi aktarıyoruz….

ÖZEL RÖPORTAJ: AYHAN ÖNCÜ / ÇANAKKALE
E-Mail: info@canakkaletravel.com


* Sizi tanıyabilir miyiz?

- Adım Yusuf Estroti. Ocak 1955 Çanakkale doğumluyum.
* 1960’lı yıllarda aileniz ile birlikte Çanakkale’de yaşadınız? Buradan ayrılış öykünüzü anlatır mısınız? Neden aileniz ile birlikte Çanakkale’den ayrılmak zorunda kaldınız?
- Çanakkale'de aileme Hacıoğlular derlerdi. Babam ve iki abisinin zahire ve peynircilik yaptıkları bir işleri vardı. 1960’lı yılların başında ortanca kardeşim şirketin daha yüksek imkanlara kavuşabilmesi adına Çanakkale’den İstanbul'a göçmüştü. 1967 yılında da bizim açımızdan uygun şartlar oluştu. Babam ve abileri bir dünürümüzün işine ortak oldular. Ve 1967 yılında çok sevdiğimiz Çanakkale’den İstanbul’a göç ettik. Mutlaka bir sebep aranmak istenirse babam ve amcamın Nisan ayından başlayarak, yaz sonuna kadar neredeyse her gece saat ikide eve gelip, sabah beş gibi kalkıp süt toplamaya gittiğini çok iyi hatırlıyorum. O yıllarda işlerin çok yorucu ve zahmetli geçtiğine dair konuştuğunu çok duymuşumdur. Bu işten bıktıkları için İstanbul’a göç etmiş de olabilirler. Yine de sebep sadece bu mudur bilemem.
* 1967 yılında yani bundan 47 yıl önce doğup büyüdüğünüz Çanakkale’den ayrılırken neler hissetiniz?
- Çok iyi hatırlıyorum. İstanbul'a bir Temmuz günü taşınmıştık. Babam hamallarımızı bile Çanakkale’den getirmişti. Düşününce çok ilginç bir kafa yapısı olduğunu fark ediyorum. Düşünsenize Çanakkale’den İstanbul’a hamal götürmüş. İlk gittiğimde İstanbul'u çok yadırgamıştım. Bizim Çanakkale’de mahallerimiz vardı. Boş arsalarımız, trafiği olmayan sokaklarımız vardı. Gece geç saatlere kadar oynardık sokaklarda. İstanbul’da ise yüksek binalar ve az alan vardı. Çanakkale'den ayrıldıktan sonra üç dört yıl eski yerleri çok aradım. Çanakkale hep gözümde tüttü. Her yıl Çanakkale’ye gelerek anneannemle 1 ay civarında kaldım. Anneannemler de dört yıl sonra Çanakkale’den ayrılarak İstanbul’a geldiler ve çok yakınımıza taşındılar. Ondan sonra çok uzun kalamasam da memleketime neredeyse her yıl birkaç kere geldim. Hayatım boyunca da en azından birkaç saat görmek için yollarımı değiştirdim ve Çanakkale’ye geldim.
“1950’Lİ YILLARDA AYNALI ÇARŞI’NIN NEREDE İSE TAMAMI YAHUDİ ESNAFLARINDI”
* İstanbul’a yerleştikten sonra “Keşke Çanakkale’de kalsaydık” dediğiniz oldu mu?
- İlk üç dört yıl elbette “Keşke Çanakkale’de kalsaydık” diye çok söylenmişimdir. İşin garibi çok yakın zamanlarda, yani şuan bile bunu söylüyorum…
* Çanakkale’de doğup büyüdüğünüz yerler hakkında bilgi verir misiniz?
- Kurşunlu Camii çarşıdan gelen yolu ikiye ayırırdı. Çocukluğum bu iki sokakta geçti. Arap İbrahim Paşa Sokak No:76’da ve Setbaşı Sokak No:10’da yıllarca otururduk. Adresleri bile halen unutmamışım. Çocukluğumda kocaman gelen o sokaklar nasıl da küçücük sokaklar aslında. En yükseği üç katlı, eni dar, çoğu bakımsız, boyasız evlerdi.
* Çanakkale’de 1950’li ve 1960’lı yıllar ile önceki yıllarda Musevilerin durumu nasıldı? O yıllarda Çanakkale’de özellikle Musevilerin esnaflık açısından çok önemli yerlerinin olduğu söylenir. Bunlardan bahseder misiniz?
- O yıllarda Çanakkale’de askerden dönen Yahudiler hemen evlenirlerdi. Aldıkları drahomalarla da küçükte olsa bir dükkan açarlardı. O anlamda herkes işinin patronuydu. Her aile kardeşleriyle ortak farklı farklı işlerde çalışırlardı. Büyük çarşının (Aynalı Çarşı) nerede ise tamamı Yahudi esnaflarındı. Bütün şarapçılar Yahudiydi. Apaydınlar gelene kadar bütün zahireciler, peynirciler, pamuk çırçırları, toptan bakkaliye hepsi Yahudiydi. Aslında bu iki çarşıdakiler dahil hepsi küçük birer dükkandı. İstanbul’un ölçülerine göre Çanakkale’nin çok zengin sayılanları bile sadece küçük esnaftı.
“BENCE ÇANAKKALELİ MUSEVİLER ARASINDA HİÇ BURJUVA OLMAMIŞTIR”
* O yıllarda Çanakkale’nin önemli şahsiyetleri arasında bulunan bu Musevilerin isimleri ve meslekleri hakkında bilgi verir misiniz?
- Sarraf, manifaturacı, terzi, kolonyacı, camcı, aktar, kuru temizleyici, şekerci, derici, ayakkabıcı, tuhafiyeci, bakkal, toptan bakkaliye, fırıncı, zahireci, peynir imalatçısı, pamukçu, ve doktorluk mesleklerini yapanlar ilk anda hatırladıklarım. Çanakkale’de önemli sayılabilecek kişiler hiç olmuş mudur diye düşünmeden edemedim. Esnaf insanlardı hepsi. Çanakkaleli Museviler arasında hiç burjuva olmamıştır bence. Hepimiz sıradan insanlardık. Önemlisi önemsizi yoktur bana göre tabii ki.
* Neden Museviler Çanakkale’de daha çok işyerine sahiptiler? Esnaflığı daha iyi yaptıkları için mi acaba?
- Bence Müslüman halkın çok da az olsa sermaye birikimi yaratacak zamanı olmamıştır. Devamlı askere çağrılmışlar. Bence nesiller mirasını bırakabilecek adam bulamamıştır. Osmanlı Müslüman halkına servet edinme fırsatı vermemiştir. En azından 1908 yılına kadar Gayri Müslimler askere gitmez, gavur vergisi verirlerdi. Bu vergi onlara askere gitmeden serbestçe ticaret yapabilme imkanları sunmuştur. Osmanlıda Gayri Müslimlerin silah taşıması bile yasaktı. Bu ayrımcılık da doğal olarak lehlerine olmuştur.
* Çanakkale’de o yıllarda Musevilerle burada yaşayan diğer Çanakkalelilerin büyük dostluklarının olduğu ve  birlik beraberlik içinde yaşadıkları her zaman söylenir. O yıllarda Çanakkale’deki yaşam nasıldı?
- Babamın çok sevdiği Naci ve  İsmet abiyi hatırlıyorum. Önce pastaneleri vardı. Sonra Çan-ka Meşrubat firmasını açtılar. Yine babamın arkadaşlarından Bozcaadalı Ali abiyi hatırlıyorum. O zamanlarda Çanakkale’de şarküteri satılan tek yerdi. Kışları akşam vakitlerinde orada birkaç tek attıklarını hatırlarım. Ayrıca o dönemlerde birkaç kişi dışında Müslümanların ve Yahudilerin arkadaşlık boyutunda bir ilişkisini hiç hatırlamıyorum. Ama herkesle karşılıklı saygıya dayanır bir ilişkileri vardı.
* Çanakkale’deki Museviler yıllar önce Çanakkale’den ayrılırken evlerini de bırakıp gittiler. Bu evlerin bir kısmı halen kaderine terk edilmiş şekilde duruyor. Örneğin eski Cevatpaşa, şuanki İmam Hatip Lisesi’nin karşı sırasında yer alan Havra yakınlarındaki eski Musevi evleri harabeye dönmüş halde. Bunlara neden sahip çıkılmıyor? Sahipleri mi yok? Bunlara sahip çıkılamaz mı?
- Çanakkale’de kalan evler olduğunu biliyorum. Ama ne mantıkla bunlar o şeklide duruyor anlamlandırmak zor. Bilemem.
“ÇANAKKALE’DE ESTETİK DEĞERLERİN BİRAZ ABARTILDIĞI BİR BELEDİYECİLİK ANLAYIŞI OLSA HARİKA OLUR”
* Yıllarınız Çanakkale’de geçti. Burada acı tatlı anılarınız olmuştur. Bize burada yaşadığınız birkaç anınızı anlatır mısınız?
- Çocukluğumu hatırladığımda çok sade bir yaşamın görüntüsü geliyor gözümün önüne. Eskiyen çorapların tamamen değiştirmenin hüner olduğu ve bununla övünüldüğü bir zaman dilimi. Türkiye’nin fakirlik yıllarıydı o yıllar. Evimizde şebeke suyunun olmadığını, yerine kuyudan su çeken tulumbamızın olduğunu hatırlıyorum. Sonradan gelen şebeke suyu da borular dışarıda olduğu için kışın donardı. Bugünün elektrikli ev aletlerinden hiçbirinin olmadığı bir evde büyüdüm. Tuvaletin evin dışında, bahçede olduğu bir ev. Bizim yaşımızdaki değil, babalarımızın yaşındaki İstanbulluların bile görmediği bir yaşam biçimi. Evimizde sadece lambalı bir radyo vardı. Bazen yakınlarıma anlatıyorum “milattan önceymiş gibi” diyorlar. Bu tarz bir yaşamın arkasında mutlu insanlar hatırlarım. Komşulukları,sevgi ve saygıyı, geleneksel bir yapıyı, dindar insanları hatırlarım.
* Zamanla Çanakkale’deki Musevilerin büyük çoğunluğu buradan ayrıldılar. Şuanda Çanakkale’de Musevilerin sayısı parmakla gösterilecek kadar az. Çanakkale dışında yaşamlarını sürdüren Museviler zaman zaman da belirli günlerde Çanakkale’ye gelip burada buluşuyorlar ve doğup büyüdükleri yerlere gezip anılarını tazeliyorlar. Bundan da bahseder misiniz?
- Büyük şehrin farklı gayeleri var. Aileler kendi aralarında bile yeterli zaman aralıklarında görüşemiyorlar. Birçok arkadaşımızla yılda bir kez de olsa buluşabiliyoruz. Birbirimizi görmek bizi eski günlere götürüyor. Nostalji yaşıyor insanlar. İstanbul’da çocukluk arkadaşlarımın hepsi ile görüşmeye devam ettim. Ancak son yıllarda bu ziyaretler bizden daha büyük yaşlarda olanlar ile de görüşmemize sebep oldu. Aramızda 5-10 yaş farkı artık önemsiz olduğundan birlikte bir çok yemek düzenledik ve toplantılar yaptık. Çanakkale’de de yılda bir kez de olsa bu tür buluşmalar oluyor.
* Bundan 47 yıl önceki Çanakkale ile şu anki Çanakkale’yi karşılaştırmanızı istesem neler söylemek istersiniz? 47 yıl önceki Çanakkale’mi, şu anki Çanakkale’mi daha güzeldi?
- Yaklaşık 50 yıllık bir zaman dilimini göz önüne alarak bugün ile dünü karşılaştırmak tutarlı olmaz sanırım. Çünkü zamanla çok şey değişti. Fiziki değişimler elbette çok. Ama mahallelerdeki o eski evler bakımsız, boyasız binalar beni şaşırtıyor. Çanakkale’de estetik değerlerin biraz abartıldığı bir belediyecilik anlayışı olsa harika olur diye düşünüyorum.
* Çanakkale’de yaşamlarını sürdüren Çanakkalelilere son olarak neler söylemek istersiniz? Bu şehir için neler yapmalılar?
- Çanakkale’nin hala Türkiye’nin en güzel kentlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Son yıllarda birçok arkadaşım, tanıdığım Çanakkale’ye taşındılar. Çanakkaleli değiller hem de. Orada mutlu ve huzurlular. İstanbul’un 45 dakikası orada 1,5 saat. Bundan daha büyük bir mutluluk kaynağı olabilir mi? Kıyaslarsak daha az parayla Çanakkale’de mutlu olabilmek çok daha kolay. Paranın tuzağına düşmesi gecikmiş bir yer Çanakkale. Çanakkale’yi bu hali ile koruyabildiğiniz kadar koruyun. Çanakkale’ye ve hemşerilerime barış içinde mutlu bir yaşam diliyorum.

4.050 kez okundu