YUKARI ÇIK

Çanakkale Travel
Çanakkale Travel
28 Aralık 2021 tarihinde eklendi

1930’lu Yıllarda Biga-Çanakkale Arasında Kamyonla Seyahat Etmek

Bugün belki hayal etmek çok zor ancak, orta yaş üzerinde olanlar bir yerden bir yere gitmenin ne kadar zor olduğunu çok iyi bilirler. 1980’lere kadar insan ve yük taşımada kamyonlar çok yaygın şekilde kullanılırdı. Hele motorlu taşıtların çok az, yolların henüz stabilize olduğu yıllarda yolculuk çok daha zordu. Çanakkale’de de durum böyleydi. Henüz Çanakkale merkezinde panayırın kurulmadığı 1930’larda halk Bayramiç, Ayvacık, Çan, Ezine, Yenice, Çardak ve Biga’da kurulan panayırlara giderdi. Ayvacık Panayırı her yıl 26-30 Mayıs, Bayramiç Panayırı 17-20 Mayıs, Ezine Panayırı 4-8 Eylül, Çardak Panayırı 22-25 Ağustos, Çan Panayırı 3-8 Haziran, Yenice Panayırı 19-22 Mayıs ve Biga Panayırı da 7-11 Haziran tarihlerinde kuruluyordu.

Özellikle de Çan, Biga ve Çardak panayırları tarihi üne sahip panayırlardı. Panayırlarına gidiş-dönüşlerde de kamyonları kullanırdı. Biga’da panayırlara insan ve eşya götüren kamyonların yanında bir de haftanın belirli günlerinde posta işleri için kullanılan kamyonlar vardı. Halk bunları da cüzi bir miktar para vererek binerdi. En çok da Biga-Çanakkale arasında kamyonlar işlerdi. Panayıra giderken aynı dönüşlerde ise ayrı eziyet çekilirdi. Panayır kamyonu tamamen kamyoncunun keyfine kalırdı. Eğer panayır kamyonu gelmezse o zaman halk, yalnız posta kamyonuna mahkûm olurdu. Kamyona kırka yakın yolcu alınırdı.

Biga panayırı Haziran ayında kurulduğundan hava genellikle lodos ve boğucu bir sıcak olurdu. Bir de bu seyahatlerde “Kamyonun güvertesiadı verilen bir yer vardı. Kamyoncular bu kısma birkaç yüz kilo eşya ve on iki yolcuyu da oraya yerleştirirlerdi. Kamara müşterileri sayılan iç yolcuları sıcaktan ve birbirlerinin soluğundan bitkin bir halde seyahate başlarlardı. Çanakkale’de acele işleri olanlar mecburen bu kamyona binmek zorundaydı. Ama bir taraftan da sıcaktan zor soluk alabilirlerdi. Ancak ses de çıkaramazlardı. Patrona ve şoföre; “Bizi insanca götür, hayvan muamelesi yapma diyemezlerdi. Demiş olsalar hemen ceza olarak güverteye alınırlardı.

Kamyona adeta balık istifi gibi bindirilen çaresiz halkın çektiğini gören yoktu. Güverte yolcularının ve eşyanın ağırlığına dayanamayan kamyonun tavanı bazen çökme tehlikesi ile karşı karşıya kaldığında yolcular telaş içine düşerlerdi. Yolcular tehlike var diye bağırırlarsa şoför  Korkmayın bir şey olmaz!” cevabını verirdi.

Yolcuların başı tavana yapıştığı halde aldırış eden bile olmazdı. Bir aralık şoför tehlikeyi anlar gibi olursa o zaman güya insafa gelmiş gibi davranır ve güverte yolcularından bir kısmını yere indirir ve mola verirdi. Bu şekilde yolu yarı eden yolcular, boğazları kuruduğu için “Balaban Çeşmesi”nden su içerler ve nefes alırlardı. Yarım saat kadar burada mola verilirdi. Herkes nefes alır, küçük yaştaki çocuk yolcular da su içtikten sonra biraz koştururlardı. Aynı şartlar altında yine seyahate tekrar başlardı. Çanakkale’nin yakınında güverte yolcuları olan 12 kişi, zabıta korkusundan yolda indirildi. Bu suretle patron 40 lira ceza vermekten her seferinde kurtulurdu. 

Biga-Çanakkale kamyon yolculuğu her seferinde bu şekilde yapılırdı. Halk her seferinde yaptığı seyahatte bu çekilen çileyi sineye çekmeye mecbur kalırdı. Yanılıp da yetkililere durumu haber verir ve şikâyet ederse ve zabıta tarafından Çanakkale’de kontrol edilirse patron küplere biner ve dönüşte sizi arabasına almazdı.

18.444 kez okundu