E-Posta : atabay64@gmail.com
Kurtuluş Savaşı’nda şehit olan Mehmet Kazım, 1882 yılında Biga’nın Danişment köyünde doğdu. Babasının babası Mustafa Ağa Malkara’nın Karaiğdemir köyündendi. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Biga’nın Danişment köyüne yerleştiler. Rusların Trakya’nın önemli bir bölümünü ele geçirmesiyle Biga’nın Danişment köyüne yerleştiler. Mehmet Kazım Bey ile bir erkek ve bir de kız kardeşi burada dünyaya geldi. Aile Rusların çekilmesinden sonra Malkara’daki işlerini daha yakından takip etmek için Gelibolu’nun karşısındaki Çardak’a taşındı. Mehmet Kazım babasının tarım ve ticaretteki başarısının aksine doğuştan askerdi, askerliğe âşıktı. Lâpseki’de ortaokulu bitirince Kuleli Askeri Lisesi’ne girmek istedi. Babası bu isteği “işlerimde yardımcı olacaksın” gerekçesiyle reddetti. 1907 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı. 1909 yılında gerici 31 Mart ayaklanması başladığında işini-gücünü bırakarak gönüllü olarak Hareket Ordusu’na katıldı. Bu sırada Albay Galip Bey’le tanıştı. Onun teşviki ile Yıldız’da açılan Polis Okulu’na girerek ilk diplomalı polis oldu.
Biga’da polis memurluğu yaptığı sırada ileride Çanakkale Barosu’nun kurucusu ve ilk başkanı olacak olan Ali Niyazi Bey’le birlikte Satı Bey’in düşüncelerini içeren yeni metotlarla eğitim veren ilkokulun kuruluşunda yer aldı. “Biga Terakki Mektebi” adı verilen bu okulda fahri olarak beden eğitimi öğretmenliği yaptı. 1912 de kurulan Türk Ocakları’nın ilk üyelerinden biri oldu.
Balkan Savaşının başlamasıyla polislikten ayrılıp, savaşa gönüllü olarak katıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında “Selim Sırrı Tarcan” ve Alman “Albay von Hoft” yönetiminde kurulan; “Genç” ve “Dinç” derneklerinden “Çanakkale Dinç Derneği”nin başına getirildi. Osmanlı Genç Dernekleri; henüz askerlik çağına gelmemiş olan gençleri bilgili, fiziki olarak iyi gelişmiş, ruhen ve bedenen sağlıklı, gerekli askeri eğitimi almış bir milis kuvveti olarak hazırlamayı, ülkesi için yararlı kişiler haline getirmeyi amaçlamaktaydı. Gençler yaşlarına göre farklı eğitime tabi tutulacaktı. 12-17 yaşları arasında olanlar “Gürbüz Derneği”, 17 yaşından yukarı olanlar “Dinç Derneği” olarak örgütlendiler. Bu derneklerde gençler, orduda düzenin ve emre itaatin sebepleri ve önemi anlatılarak onların asker olmadan bunun önemini anlamaları sağlanacak ve daha sonra askere alındıklarında iyi birer asker olmaları amaçlanmıştı. Genç Dernekleri’nde yetenekli, çalışkan, sağlıklı, vatan ve millet sevgisi kazanmış, zorluklardan yılmayan, mücadeleci, sorunlara çözüm getirebilen ve sosyal hayata hazır gençler yetiştirilecekti.
1918 yılı Şubat ayına kadar; Kala-i Sultaniye’de, Biga Osman Gazi Numune Mektebi ve Darü’l-Muallimini’nde, Ezine Süleyman Paşa Numune Mektebi’nde Genç Dernekleri açıldı. Sadık Sarısaman’ın verdiği bilgiye göre; 18 Haziran 1917 tarihi itibarı ile Biga’da Genç Dernekleri’ne kaydolanların sayısı 12 yaşındakiler 471, 13 yaşındakiler 947, 14 yaşındakiler 1.022, 15 yaşındakiler 948, 16 yaşındakiler 764, 17 yaşındakiler 1.016 kişi olmak üzere toplam 5.168 kişi idi.
Mehmet Kazım Bey, Mondros Mütarekesi’nden sonra Biga’da bir süre ticaretle uğraştı. Köprülü Hamdi Bey’in Biga’ya Kaymakam olarak gelip, kısa sürede teşkilat kurarak Akbaş’taki cephaneliği Anadolu’ya geçirmesiyle kendini mücadelenin içinde buldu. Hamdi Bey’in kurmayı düşündüğü Milli Alaya Tabur Komutanı olarak atandı. Biga Kışlası’nda yüz kadar milise talim yaptırmaktayken Anzavur tarafından tutuklandı. Biga’da öğretmenlik yapan oğlunun ricasıyla serbest bırakıldı ve Karabiga’ya gitti. Sonra da küçük bir sandalla Mürefte’ye geçti. Mürefte’den Bandırma’ya oradan da Bursa’ya giderek çok yakın arkadaşı olan İttihat ve Terakki Partisi’nin Çanakkale Kâtibi Mesulü Jön Mehmet Bey’in kardeşi 172. Alay Komutanı Yarbay Kasap Osman Bey’in yanına gitti. İngilizler tarafından tutuklanan Jön Mehmet Bey’i kurtarmak için küçük bir birlik istedi. Yarbay Osman Bey Mehmet Kazım Bey’i bu düşüncesinden caydırarak yanına Bursa Hapishanesi’nden çıkardığı birkaç yüz kişiyi “Bursa Akıncıları” adını da vererek Akhisar Cephesi’ne gönderdi.
Biga’nın Yunanlılar tarafından işgal edilmesinden sonra oğlu Uluğ (İğdemir) Bey Biga’yı terk ederek Bursa’ya geldiğinde babası ile görüştü. Mehmet Kazım Bey, oğlu Uluğ’un Biga’yı terk etmesine sevinerek “Eğer Biga’da kalsaydın Yunanlılar seni öldürürdü” dedi. Oğluna o sırada Biga Mutasarrıfı olan Albay Hüseyin Avni Bey’le Ankara’ya kadar gitmesini, Yunanlılar Anadolu’yu alırlarsa Azerbaycan’a kadar gidebileceğini, kendisinin arkadaşları ile birlikte dağa çıkarak Yunanlılarla sonuna kadar mücadele edeceklerini söyledi.
Yarbay Osman Bey, 172. Alayı Eskişehir’de yeniden örgütlendiğinde Mustafa Kazım Bey de teğmen rütbesi ile takım komutanı oldu. 7 Ağustos 1920 günü Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ve Ali Fuat Paşalarca teftiş edildi. 20 Ocak’ta Uşak’ta Yunanlılarla savaştı. Delibaş isyanın bastırılmasında görev aldı. Birinci ve İkinci İnönü Savaşları’na katıldı.
Mustafa Kazım Bey, Sakarya Savaşı sırasında yaralandı. 22 Eylül 1921 tarihinde oğlu Uluğ Bey’e çektiği telgrafta şöyle diyordu:
“Antalya, Muallim Mustafa Uluğ Efendi’ye,
Sıhhatteyim. İstiklal Madalyası aldım. Hastaneye gitmedim. Hafiftir.
4.Tümen, 58.Alay, 1.Tabur
Teğmen Kazım”
Sakarya Savaşı’ndan sonra 9 Ekim 1921 günü yapılacak bir keşif taarruzuna takımıyla gönüllü oldu. Afyonkarahisar Cephesi’nde Akuğur Boğazı’nda Adamabakan Tepe’de bir top mermisi ile şehit düştü. Mehmet Kazım Bey, şehit olduğunda otuz dokuz yaşındaydı. Savaşta aldığı İstiklal Madalyası oğlu Mustafa Uluğ Bey’e 2 Şubat 1926 tarihli Mustafa Kemal Paşa imzalı vesikasıyla birlikte Ankara Valisi Atıf Tüzün tarafından bir törenle verildi.